ARtER - DolapDERe ÇelİşKİsi
Beril Kekeç

Bu konu hakkında yazılmış gazete yazıları ve makaleler var.

Koç Holding ve Arter Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç’un toplantıya gönderdiği mesajda da belirttiği gibi, Arter, yeni binası ile “herkese sanatla özgürce karşılaşabileceği bir ortamı mümkün kılmayı, çocukları yaratıcı düşünce ve sorgulama becerisinin dinamikleri ile donatmayı; yetişkinlerin de sanata erişim ve katılım hakkını yaygınlaştırmayı” hedefliyor.

Taşınmak isteyenler, Arter’den sonra vazgeçtiler

Farklı sanatsal disiplinleri bir araya getiren, yaratıcılığı tetikleyen, herkese açık, dinamik ve çok disiplinli bir programlama yapısına olanak sağlayacak bir bina şeklinde inşa edilen Arter, görsel ve fiziksel olarak birbirlerine açılarak bağlanan mekânlardan oluşuyor. Bu kapsamda önemli bir diğer konu da, Arter’in bulunduğu bölge açısından olumlu bir değişime öncülük edebilecek olması. Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli, Arter’in dışadönük bir yaklaşımla, etrafıyla bağlar kuran sanatsal ve sosyal bir buluşma noktası olarak tasarlandığını söylüyor. Dolapdere’ye gelme fikrini aldıktan sonra bölgeyi mercek altına aldıklarını kaydeden Fereli, şunları anlatıyor: “Mahalle ve mahalleli ile kurduğumuz ilişkiyi geliştirmeyi hedefliyoruz. Komşu Kart projesi ile mahallede yaşayanlarla toplantılar yapacağız. Aidiyet hissini kazandırmak istiyoruz. Nitekim biz gelmeden önce Dolapdere’den taşınmak isteyen insanlar, taşınmaktan vazgeçtiklerini söylüyorlar. Amacımız, burada yaşayan insanların hayata dönmesine destek vermek.” Bu arada Koç Topluluğu şirketlerinden Tüpraş, 5 yıl boyunca Arter’in kurumsal sponsorluğunu üstleniyor. Bu sayede, 24 yaş ve altındaki gençler, Arter sergilerini her zaman ücretsiz olarak ziyaret edebilecekler.1 

Peki derslere de tartışma konusu olan bu lokasyon cidden mahalleliyi - Dolapdere insanlarını - Arter’e davet ediyor mu?

İhtişamlı müze mimarisi, içinde Divan Restauran gibi lüks olanağı ve Dolapdere manzaralı bu teras, gerçekten orada yaşayan insanları müzeye davet eder biçimde mi tasarlanmış yoksa zengin-fakir, elit-sıradan insan temasını tekrar tekrar vurgulayan ve onlara yerlerini her seferinde hatırlatan bir konuma mı sahip?

Arter’e birden çok gitme fırsatım oldu. Evet, mesela İstanbul Modern ile karşılaştırıldığında fiyatlandırma daha uygun ve rehberli tur fırsatı özellikle öğrenciler için çok ulaşılabilir. Fakat ben kendimi avantajlı görüyorum ve o müzeye rahatça girebiliyorum. Peki orada yaşayan halk, durumu olmayan öğrenciler, belki Divan’da yemek yiyemeyecek ya da müzeye girmekten çekinebilecek insanlar için de amaçladıkları gibi kucak açıcı bir yapısı mı var?

Öncelikle Dolapdere semtini ele alalım. Genellikle gecekonduların yoğun olduğu bu bölgede, yerel esnaf ve oto tamirciler mevcut. Müzeyi gezmeye karar verdiğimiz ve arabayla gitmek istediğimiz düşünülürse Arter’in herhangi bir otoparkı yok. Kendi internet sitesinde ise İstanbul Kongre Merkezi’nin veya çevredeki İspark’ların kullanımını öneriyor. Ya da Taksim’den kalkan düzenli servisleri ile de ulaşım sağlamak mümkün. Dolayısıyla müzeye ulaşım mahalle ile interaksiyonu gerekli kılmış. Siz daha o ihtişamlı kapıdan içeri girmeden Dolapdere atmosferine maruz kalıyorsunuz. Bu interaksiyon sosyolojik bakımdan ele alındığında çeşitli konuları gündeme getirse de kimi ziyaretçiler için güvenli bulunmayabilir. Özellikle de müzede geç saatlere kadar kalıp akşam eve dönmeniz gerekiyorsa tek başınıza Dolapdere sokaklarında yürümek kimi ziyaretçiler için alışılmadık olabilir.

Güvenli ulaşım bir yana, Dolapdere insanın bu müzeye alışmış olduğunu pek düşünmüyorum. Nitekim boydan boya camdan yapılmış sergi duvarları dışarıdaki kesim ile iletişimi her an canlı tutuyor. Genellikle siz sergiyi gezerken dışarıdaki kesim de sizi izliyor. Bu da çok farklı karşılıklı bir deneyime yol açıyor. Sanki ortada bir tiyatro var, oyuncular sergiyi gezen, müzeye rahatça erişimi olan kişiler ve seyirciler de asıl yerel halk. Bu izlenme hissi bana sosyo ekonomik farklılıkların yıkılmaz varlığının altını çizmek gibi geliyor. Belki bugüne kadar hiç alt kesim ile interaksiyonu olmamış, görece ayrıcalıklı kesim için ilginç bir oyun alanı gibi algılansa da kendini hiçbir zaman sanata, müzelere erişemeyecekmiş hisseden bir insanı ele alırsak durum maalesef davet eder nitelikte değil. Aksine lüksü, sanatın yüksek zümreye hitap edişini, o elitist camiayı yerel halkın gözüne sokmaktan ibaret. 

Kendinizi birkaç dakikalığına Dolapdere insanı yerine koymanızı isteyeceğim. Modern sanatı merak eden, kendi halinde bir insansınız. Bu ihtişamlı yapının önüne geldiniz. Müzeye girmeden önce camdan bakıp insanların tavırları, pahalı kıyafetleri, telefonlarından sürekli çektikleri fotoğraflar ve gösterişli eserler ile karşılaştınız. Gerçekten ne hissederseniz? Bu atmosfer sizi gerçekten müzeye girmeye davet eder mi?

Yoldan geçen ve müzeye girmek isteyen bir insanı ele aldık. Bir de Arter’in arkasında oturan ve her gün Divan Restauran’ın terasına maruz kalan bir insanı ele alalım. Mahalleye, o kültüre hiç de oturmayan, kademeli bir kentsel dönüşümden meydana gelme değil de radikal bir bina olan Arter ile hergün yüzleşmek, terasta keyifli kokteyllerini yudumlayan insanlar her gün size tekrar tekrar kendini gösterirken mütevazı apartmanınızda ne hissederseniz? 

İstanbul kozmopolitik bir şehirdir. Özellikle Beyoğlu bu içiçeliğin derinden hissedildiği bir ilçedir. Ama bu kendiliğinden oluşmuş kozmopolitliğin içinde bile yazılı olmayan belli bir kural vardır. Bir cadde, bir mahalle çok lüks markalar, ihtişamlı binalar ve ayrıcalıklı zümreye aitken, hemen yanındaki mahalle tamamen zıt unsurları barındırabilir. Fakat buradaki önemli nokta yerel halkın zaten bu duruma alışkın olmasıdır. Eğer bir değişim olacaksa da bu değişim kademeli bir şekilde belki kentsel dönüşüm belki de zamanla şehirden göç ile oluşur. Dolayısıyla şehir yavaşça dönüşür. Fakat bugün Dolapdere’de inşa edilmiş Arter bu duruma tamamiyle ters bir fikirden yola çıkılarak inşa edilmiştir. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğim Koç ailesinin “herkese sanatla özgürce karşılaşabileceği bir ortamı mümkün kılmayı, çocukları yaratıcı düşünce ve sorgulama becerisinin dinamikleri ile donatmayı; yetişkinlerin de sanata erişim ve katılım hakkını yaygınlaştırmayı” hedefi görece radikal, ve amacına pek de ulaşamamıştır.

 
FOTOĞRAFLAR: Beril Kekeç'in kişisel arşivi, Dolapdere, 2024.
PHOTOGRAPHS: Beril Kekeç's personal archive, Dolapdere, 2024.

1.https://www.dunya.com/kose-yazisi/arter-dolapdereyi-sanatla-hayata-dondurecek/452890