Bahar Uygun
Bahar Uygun
ArtNiyet #5 Ekibine,
Merhaba! Tanışmıyor olabiliriz, belki de zaten tanışıyoruz. Görsel İletişim Tasarımı alanına duyduğun ilgi bizi bir araya getirmiş olabilir veya sadece rastlantısal olarak bu dergiyi okuyorsun. Her kim olursan ol, ilk açık mektubumu okuduğun için teşekkür ederim. İçe dönük biri olarak cesaretimi toplayıp fikirlerimi yazdım. İlkokulda yaşadığım ilk mektuplaşma deneyimimi de hatırlayarak nostaljik bir duygu katmak istedim.
Bu sayı için içerik üretirken kimlerin ne ile ilgileneceğini düşündüm durdum. Sonra eski ArtNiyet ekiplerine ve şimdikine baktım. Bu açık mektubu yazarak gelecek ArtNiyet ekiplerinin kendi aralarında dergi üzerinden iletişim kurabilmesini başlatmak istedim. da dahil olabileceği çoklu bir iletişim kanalı oluşturmayı hedefledim. Dilersen, bir sonraki sayıda yazdıklarıma cevap yazabilir, üstüne kendi fikirlerini ekleyip açık mektup zincirini ilerletebilirsin.
Kendimi bildim bileli sanatla uğraşmayı seviyorum. Küçükken gereksiz konuşmayı için resim yaparak hislerimi aktarıyorum. İlkokulda ve ortaokulda resim çizme sevdam kendi çapımda, bazen arkadaşlarımın desteğiyle devam ediyor. Lisede bu işi daha ciddiye almaya başlıyorum. Lise 3’te aileme bu isteğimden bahsettiğimde ailem sıcak bakmıyor. Ekonomik sebeplerden dolayı önce normal bir meslek edinmem sonra sanatı hobi olarak devam ettirmem söyleniyor. Kendi potansiyelimin farkına henüz varmamış ben bu durumu kabulleniyor ve sanata yakın olduğunu düşündüğüm için psikoloji alanına yönelmeye başlıyorum. Bakıyorum psikoloji beni hiç sarmıyor. Kurtuluş yolum bu okulun bölüm seçme özgürlüğü oluyor.
Bu “ilk normal bir meslek oku hobi olarak sanat yaparsın” düşünce kalıbı nereden geliyor? Yaratıcı alanda okuyan arkadaşlarıma ve ders veren hocalarıma sorduğumda onlar da benzer yollardan geçmiş. Ekonomik sebeplere hak verilebilir. Fakat ruhumuz beslenmediği sürece çok para kazanmanın ne amacı var? Sevdiğin işi yapmadığın sürece yaşamanın ne amacı var? Niye geldin ki o zaman bu dünyaya? Hocalarımızın bize risk almayı tavsiye etmelerinin arkasında yatan bu olmalı. Sevmediğim bir işe hapsolup mutsuz olmaktansa sevdiğim işi hakkıyla yapıp belki ihtiyaçlarımı ucu ucuna karşılamayı tercih ederim.
Öncesinde şöyle bir teori vardı kafamda: bu kalıbı yaymak bir olabilir miydi? “Sen şimdi bu bölüme bir talep oluşturma, bu bölüm özel kalsın”. “Herkes bilmesin, herkes yapmasın” gibi bir şey mi? Fakat sonra bu teoriden daha net inandığım bir şey oldu o da grafik tasarım alanı hakkında yeterli bilgisi olmadığı için ailelerin bu bölümü çocuklarına önermeyi çekinebilmesidir. Sonuçta bir insan birine bilmediği ve denemediği bir şeyi nasıl önerebilir? Bu konuda grafik tasarım alanında yeterinceoluşmamış farkındalığın tasarım okumaya gösterilen ilgiyi değiştirebileceğini keşfettim. Sonuçta ne olursa olsun hayat sevmediğimiz işi yapmak için çok kısa. Risk al gitsin.
Akıllı Telefon Bağımsızlığı
Hayatımızı birçok açıdan epeyce değiştiren koca bir pandemiyi nihayet atlattık sanıyoruz, değil mi? Fakat kimimizin beyni hâlâ uyuşuk ve bu virüsten kaynaklanmıyor. COVID-19 büyük ölçüde bitince fark ettim, bir çoğumuz hâlâ bir pandemi içinde: akıllı telefon bağımlılığı.
Pandemide mecburen telefonlara daha çok sarıldık çünkü eve kapanmıştık. Yalnızdık, sıkılıyorduk tabi ekrana sarılmaktan başka şansımız yoktu. Evde kös kös oturacak mıydık? Hayır tabi ki, Netflix’i yala yut, içini tweet zincirine dök, Instagram Reels’te kaybol. Pandemide akıllı telefon bağımlılığı sıkıntılarımızı azaltır mıydı? Zehir zehiri söker miydi?
Yeminle pandemide nasıl zaman geçirdiğimi hatırlamıyorum. O yıllar yok gibi. Sürekli Instagram’da gezindiğim için resmen dönem dönem hangi şarkıların popüler olduğunu takip edebiliyordum. Bir ara Doja Cat “Say So” tahttaytı bir ara BENEE’nin Supalonely şarkısında dalgona kahveleri yapılıyordu. Hadi o ara işimiz gücümüz yoktu, bu şekilde dünya virüsüne karşı dayanıyorduk evde. Peki ya sonra? Pandemi büyük ölçüde bitip hayatımıza geri döndüğümüzde ne yaptık? Bu bağımlılığımız devam etti tabi bir günde bitecek bir şey değil ya. İstemiyor muyduk gezip tozup hayatın tadını çıkarmayı? Gezip tozma isteğimizi akıllı telefon bağımlılığına mı yedirdik? Tamam, herkes gezme sevdalısı değil, bi tık benim gibi, ama olay sadece bu değil.
Peki ya yaratıcılık? Muhtemelen farkında değilsiniz ama sosyal medyada tükettiğiniz her bir content frontal korteksi dolduruyor. Ee, ne var ki frontal kortekste? Orası bizim yaratıcı düşünme alanımız, orası boş bilgilerle dolarsa yaratıcı düşünmeye yerimiz kalmamış oluyor. Bu da yaptığımız işi derinden etkiliyor haliyle. Yaratıcılık alanında eğitim gören ve çalışan insanlar olarak akıllı telefon bağımsızlığına daha çok önem vermeliyiz.
Yani pandemide uyuşuktuk geçerli sebeplerden dolayı ama bunu sürdürmek zorunda değiliz. Uyanabiliriz. Hayatın güzelliklerini ve bize sağlayabileceği potansiyeli keşfetmek için daha çok yolumuz var. Mümkünse biraz habersiz kalalım birbirimizden, özleyelim, insan yüzü görelim telefon ekranı yerine akıllı telefonların olmadığı zamanlarda yaşamayı dilemek istemiyorum artık, lütfen uyanın da gerçek olsun. Bağımsız olalım şu akıllı telefonlardan.
SürDüREBİlirim
Bilenler bilir, benim en büyük ilgi alanlarımdan biri sürdürülebilirlik. Üstüne yoğunlaşıp kafa patlatmayı severim. Bazen beynim bu konuda o kadar yanıyor ki bir süre uzaklaşırım sonra özleyip geri gelirim. Öyle bir ilişkimiz var. Bu alanda en keyif aldığım şeylerden biri okuldaki bu amaçla kurulmuş katılmaktır. Benim gibi düşünen ve aktif rol alan insanlarla bir araya gelmek harika bir his. Mezun olduktan sonra da buna benzer gruplarda bulunmayı planlıyorum.Dünyanın sürdürülebilir olması gerektiği inanışına lise üç civarları farkına varıyorum. Edinmeye çalıştığım ilk sürdürülebilir adımları anımsamaya çalışıyorum da üstünden epey bir zaman geçmiş. İlk edinmeye çalıştığım sürdürülebilir alışkanlık sanırım saçımı katı sabunla yıkamaktı. Katı sabunla katı şampuan arasındaki farkı anlamadığım için kafama göre bir beyaz sabunla saçımı yıkayıp saçımı ettiğimi hatırlıyorum. Deneye yanıla sürdürülebilir kişisel bakım alışkanlıklarını öğrenmeye başlamış oldum. Benzer zamanlarda kıyafet konusunda da epey bir bilince ulaştım. Çok, kalitesiz ve etik olmayan şartlarda üretilen kıyafetler alacağına az sayıda, kaliteli ve yıllarca sevip giyebileceğin zamansız şeyler al. Başta hedefim buydu, tüm kriterleri fullemek. Ancak zaman geçtikçe her fırsatta sürdürülebilir yerlerden alışveriş yapmayı sürdüremeyeceğimi anladım. Önceliğim sürdürülebilir, etik, küçük tatlı işletmelerden satın almak. Eğer baktım ki öyle bi seçeneğim yok, o zaman kalitesine güvendiğim hızlı moda markalarından alışveriş yapıyorum. Bu noktada o ürünün şu anki yaşam stilime uyup uymadığına ve uzun süre giyilebilirliğine bakıyorum. Tamam ben çürüyene kadar o kıyafetler benden önce çürüyecek ama şu anki hayat tarzımla uyuşuyorsa ve yine de yıllarca giyeceksem neden almayayım? Yani günün sonunda her kriteri doldurmak mümkün olmuyormuş. Belki mecbur kalıp hızlı modadan alacaksın ama satın alma frekansını düşük tutarsan doğaya küçük de olsa yine fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Haliyle bu kadar yıl sürdürülebilir yaşam sürme konusunda yaptığım deneme yanılmalar ve pasif araştırmalar sonucu aklımda dönüp duran bir soru var: Önce küçük adımlarla mı başlamak lazım, yoksa dünyayı en çok kirleten şey mi hedef alınmalı? Bunun argümanı henüz tamamlanmadı içimde. O yüzden bu soruyu en sona bıraktım. Bu mektuba cevap yazmak istiyorsan bu konuda fikrini belirtmek istersin belki, ne dersin?
Umarım bu mektubumda kendinden bir parçayı uyandırmışımdır.
Kendine iyi bak.
Bahar Uygun / Nisan 2024
To Art Niyet #5 Team,
Hello! We might not have met before or maybe we already have. Your interest in Visual Communication Design may have brought us together or you might just be randomly reading this magazine. Whoever you are, thank you for reading my first open letter. As an introvert, I gathered the courage to express my thoughts . I also wanted to add a nostalgic touch to my letter by recalling my first experience with letter writing back in elementary school.
While creating content for this issue, I thought about who would be interested in what content. Then, I looked at the past ArtNiyet teams and the current one. By writing this open letter, I wanted to initiate communication among future ArtNiyet teams through the magazine. I aimed to create a multi-channel communication platform that
could also join. If you wish, you can respond to my letter in the next issue, adding your own thoughts and continuing the open letter chain.
“First be ordiNaRythen go crazy!”
I’ve always loved art ever since I can remember. As a child, I expressed my feelings through drawing because I didn’t like . My passion for drawing continued in elementary and middle school, sometimes with the support of my friends. In high school, I started taking this passion more seriously. When I mentioned this desire to my family in the third year of high school, they didn’t approve. Due to economic reasons, they advised me to first pursue a “normal” profession and then continue art as a hobby. Not yet realizing my own potential, I accepted this situation and started leaning towards the field of psychology because I thought it was close to art. As it turns out, psychology is not my thing. My salvation comes with the freedom of selecting programmes that is offered in this school.
Where does this mindset of “first get a normal job, then create art as a hobby” come from? When I asked my friends studying in creative fields and the professors teaching us, they had similar experiences. Economic reasons may be understandable. But what’s the point of earning a lot of money if our souls are not nourished? What’s the point of living if you’re not doing what you love? Why did you come into this world then? This must be the underlying reason behind our teachers’ advising us to take risks. Instead of being trapped in a job I dislike and being unhappy, I would rather do a job I love but barely meet my needs.
I had this theory in my mind: could spreading this mindset be a ? “Don’t create demand for this field, let this field remain special.” Could it be like “not everyone should know, not everyone should do it”? But then I became more convinced of something from this theory, which is that parents might hesitate to recommend this field to their children due to a lack of knowledge about the graphic design area. After all, how can someone recommend something they don’t know and haven’t tried? I discovered that the lack of sufficient awareness in the field of graphic design could change the interest in studying design. After all, life is too short to do a job we don’t love. Risk it.
Smartphone Independence
We think we’ve finally overcome a pandemic that has changed our lives in many ways, don’t we? However, some of our minds are still numb, and it’s not due to that virus. When COVID-19 largely subsided, I noticed that many of us are still within a pandemic: smartphone addiction.
During the pandemic, we clung to our phones more because we were stuck at home. We were alone, bored, and had no choice but to stare at screens. Were we going to sit at home doing nothing? Of course not, binge on Netflix, spill your guts on Twitter threads, get lost in Instagram Reels. Would smartphone addiction reduce our pandemic-related troubles? Would poison counteract poison?
I swear I don’t remember how I spent time during the pandemic. Those years seem non-existent. Because I was constantly browsing Instagram, I could literally keep track of which songs were popular at different times. At one point, Doja Cat’s “Say So” was trending, and at another, people were making Dalgona coffees to BENEE’s “Supalonely” song. Well, at that time, we had nothing else to do, and this was how we coped with the global virus at home. But then what? When the pandemic largely ended, and we returned to our lives, what did we do? This addiction continued, of course; it’s not something that will end in a day. Didn’t we want to explore and enjoy life once again? Did we feed our desire to explore and enjoy life to smartphone addiction? Okay, not everyone is a travel enthusiast, maybe a bit like me, but that’s not the only issue here.
What about creativity? You probably don’t realize it, but every piece of content you consume on social media fills up your frontal cortex. So, what’s in the frontal cortex That’s our creative thinking space, and if it gets filled with useless information, we lose space for creative thinking. This deeply affects the work we do, naturally. As people educated and working in the field of creativity, we should pay more attention to smartphone independence.
So, we were numb during the pandemic for valid reasons, but we don’t have to sustain that. We can wake up. We have a long way to go to discover the beauties of life and the potential it can offer us. If possible, let’s be a bit disconnected from each other, let’s miss each other, let’s see human faces instead of phone screens. I don’t want to wish for times without smartphones anymore; please wake up and make it real. Let’s be independent from these smartphones.
I Can SuSTaiN
Those who know me well know that sustainability is one of my biggest interests. I enjoy focusing on it intensely and brainstorming. Sometimes my brain burns so much on this topic that I take a break for a while and then come back, missing it. We have such a relationship. One of the things I enjoy most in this area is joining the set up for this purpose at school. Coming together with like-minded people who actively participate is a great feeling. After graduation, I plan to be involved in similar groups.
I realized around my junior year in high school that the world needs to be sustainable. I try to remember the first sustainable steps I tried to take, but it’s been a while. I think my first attempt at sustainability was probably washing my hair with solid soap. I remember using a white soap on my hair because I didn’t understand the difference between solid soap and solid shampoo, and I ended up ruining . I started learning sustainable personal care habits through trial and error. Around the same time, I also became quite conscious about clothing. Instead of buying a lot of low-quality clothes produced in unethical conditions, buy a few, high-quality, timeless pieces that you can love and wear for years. Initially, that was my goal, to fulfill all criteria. However, over time, I realized that I couldn’t sustain shopping from sustainable places at every opportunity. My priority is to buy from sustainable, ethical, small businesses. If I see that such an option is not available, then I shop from fast fashion brands that I trust for their quality. At this point, I look at whether the product fits into my current lifestyle and if it’s wearable for a long time. Okay, those clothes will decay before I do, but if they fit my current lifestyle and I can wear them for years, why shouldn’t I buy them? So, at the end of the day, it’s not always possible to fulfill every criterion. Maybe I’ll have to resort to fast fashion at times, but I believe that keeping the frequency of purchases low will still benefit nature in some small way.
Therefore, after years of trial and error and passive research on living sustainably, there’s a question that keeps looping in my mind: Is it better to start with small steps or should we target the things that pollute the world the most? The argument for this hasn’t been fully formed in me yet. That’s why I saved this question for last. If you want to respond to this letter, maybe you’d like to share your thoughts on this issue. What do you think?
I hope I have awakened a part of yourself in this letter.
Take care.
Bahar Uygun / April 2024
ILLUSTRATION: Bahar Uygun, digital illustration. 2024.
Not:Size bir grafik tasarımcı esprisi yapayım mı?
Kötü tasarımlara kim ceza keser?
Note: Wanna Hear a graphic designer joke?
What does a graphic designer say when running late?