Sevgilİ Arsız 
      Ölüm DİRmiT
   “Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit”, Latife Tekin’in büyülü gerçekçi romanı Sevgili Arsız Ölüm’den uyarlanan ve kitaptaki tüm karakterleri Dirmit üzerinden ele alan tek kişilik bir oyun. Dirmit’i ve onun gözünden tüm karakterleri canlandıran Nezaket Erden için bu oyun aslında bir yüksek lisans tezi. Oyunun yönetmenliğini üstlenen Hakan Emre Ünal ise Nezaket Erden böyle çok katmanlı bir eseri sahneye uyarlamaktan korktuğunda ona destek olan ve oyunun anlatı diline karar veren kişi. Kendisi aynı zamanda Nezaket Erden’in şu anki eşi. 

Oyun, Dirmit sahnede yere yatarken uyuyabilmek için sayıklamasıyla başlar. Ama bir türlü uyuyamaz ve yanındaki “Kepçe” olarak seslendiği saksıdaki çiçek ile konuşmaya başlar. Kepçe oyundaki tek dekordur. Dirmit, Kepçe ile köye doğru hayali bir geziye çıkar ve eski arkadaşı tulumbayı bulur. Tulumbaya şehre taşındıktan sonra yaşananları tek tek anlatmaya başlar. Bu düşsel yolculuk sırasında Dirmit, tulumba gibi gerçek olmayan bir nesneyle etkileşime girerek seyirciye direkt olarak hitap ediyor. Sadece tulumba değil, oyun boyunca Dirmit her şey ile dertleşiyor; ay, yıldız, deniz, sokak, kuşkuş otu... Dirmit’in dertleştiği şeyler ne kadar gerçek olmasa da izleyiciler o an bunu hiç düşünmüyor ve kendilerini daha rahat konumlandırıyor. Bu şekilde, oyun hem gerçekliği hem de hayali unsurları iç içe geçiriyor fakat seyirciye bu kız neden kendi kendine konuşuyor diye düşündürtmüyor.

Köyden büyük şehre göç eden orta-alt sınıf bir ailenin en küçük kızı olan Dirmit ve kurduğu hayaller, aslında Türkiye’deki pek çok kadının hayatını gözler önüne seriyor. Bu kalabalık aile sıkıştıkları tek odalı evde şehre tutunmak için mücadele ederken tüm karakterler farklı yollar izliyor. Babası yeşil kitaba tutunuyor, abileri işsiz güçsüz dolanıyor, ablası karşılıksız bir sevdaya düşüyor, kardeşi okuldan kaçıyor, annesi ise dualar okuyup duruyor. Dirmit kız ise ailede okuyan tek kişi olmayı başarıyor ancak kendine ne zaman bir uğraş edinmeye kalksa ailesi hep engel oluyor. Radyo, voleybol, kitaplar, arkadaşı Aysun, dans, şiir ve sokaklar hepsi Dirmit’e yasaklanıyor. Durmak bilmeyen merakı ve direnme gücü sayesinde Dirmit kız, karşısına çıkan zorluklarla baş etmenin türlü yollarını bulsa da şehir hayatının tehlikelerinden onu korumaya çalışan annesi Atiye, babası Huvat ve abileri, Dirmit'in bu bağımsız yollarından rahatsız oluyor ve ona gelenek ve göreneklerle dolu engeller koymaya devam ediyorlar. Annesi Dirmit’in işine cinlerin karıştığı bahanesini öne sürüyor, kızını terbiye etmesi için ise evin erkeklerini görevlendiriyor. Dirmit’i kim terbiye edecek tartışması sürüp giderken onlar “Genç kızlar böyle işlerle uğraşır mı? Anan değil baban değil, boşla.” dedikçe Dirmit kız durur mu, durmuyor. Direnebildiği kadar direniyor. Kendisine eşyasız bir uğraş bulmaya karar veriyor. Böylece kara nokta oyununu buluyor. Gözünü kapatıyor ve önüne gelen kara noktaları yeni hayatlar, yeni dünyalar olarak düşlüyor. Ama günün sonunda kara nokta oyunu bile yasaklanıyor. Dirmit’in verdiği sonsuz mücadeleyi onunla birlikte yaşıyoruz. Yolda düşmesin diye yüreğini tutan Dirmit’in direnişine katılıyoruz.

 Oyun izleyicileri hem kahkahalara boğuluyor, hem ağlatıyor ama acıma hissi bırakmıyor. Beni en derinden etkileyen sahnelerden biri oyunun sonlarına doğru Dirmit’in “Ya ben böyle bir aileye değil başka bir aileye doğsaydım.” dediği bölümdü. Oyun bitti ben eve döndüm ama o söz içimi parçalamaya beni bırakmamaya devam etti sanki. Ya biz Dirmit’in doğduğu ailede doğsaydık? Bu kadar batıl inançlar ile yönetilen, yeni doğmuş bebeğin ağzına tüküren, en küçük özgürlüğü cahillikle baltalayan bir ailede nasıl var olurdum hiç bilmiyorum. Dirmit’in hikayesini izledikten sonra onun gücüne hayran kalmamak insanın elinde değil. Bir romanı tiyatroya bu kadar iyi şekilde uyarlamak gerçekten zor bir mesele ama Nezaket Erden’in de bir röportajında dediği gibi onların en büyük gayesi bu romanı okuma ihtimali olmayan insanları da Dirmit’in hikâyesiyle karşılaştırabilmek, ve kendisi bunu inanılmaz bir performans ile gerçekleştiriyor. İzleyiciler ise kendilerini elleri koparcasına alkışlarken buluyor. Ne olursa olsun hayat devam ediyor, kendimize acımamalı, bahaneler üretmemeliyiz. Dirmit gibi kırmalıyız gönlümüzün zincirlerini.
İLLÜSTRASYON: Deniz Naz Ürel, dijital illüstrasyon, 2024.
ILLUSTRATION: Deniz Naz Ürel, digital illustration, 2024.